Ederi Düştü

Uzun Bir Yalnızlığın Tarihçesi

99,00

her şeyi düşleştiren zamanın oyunu

Bir düş mü, bilmiyorum; gerçekle düşü mü karıştırıyorum, bilmiyorum; her şeyi  düşleştiren zamanın bir oyunu mu, bilmiyorum.

siyaseten yalnız bırakılmak için sürgün etmek

 “Aynalı Kahve’de beş kişi; ben, kahveci ve üç kasketli. Kasketliler Daumier’nin yarı karanlık resimlerindeki kişileri andırıyor; yıllarca kıpırtısız durmaktan bıkmış da, bu kahveye sığınmışlar sanki kaçıp. Yüzleri kemikten gibi, kara iki oyuk gözleri. Kahvenin bronşitli radyosunun verdiği savaş haberlerinde Alman ordularının suçsuz insanları bilet zımbalar gibi zımbalamalarından çılgınlaşıyor ve gülünç bir halay çekiyorlar tepinircesine. İçlerinden en küçüğü ve en oyuk yüzlüsü beni de kaldırmak istiyor, kalkmıyorum.

‘Niye?’
‘Ben Alman değilim.’
‘Biz de değiliz.’
‘Pek anlaşılmıyor ama.’

Yerlerine oturup bana bakmaya başlıyor üçü de. (Belki bir saat.) Kıpırtısız ve konuşmadan. Gözümün ucuyla bakıyorum kapıdan çıkarken; hep öyleler, bende gözleri.”

Altın rengi bir kedi ağzında mor bir kuşla çiçeklerin altında. Görmek istemesem de görüyorum; dünyaya son bakışı, son kanat çırpışı kuşun.

II. Dünya Savaşı sırasında bir Anadolu şehri. Bir sürgün. Kimse çaldığı kapıyı açmaz, kimse iş vermez. İnsanın zihnine işleyen bir insan soğukluğuyla kuşatılır. Bir kahvehane yalnızlığı bile çok görülür. Toplumsal cenderenin diş diş sıkılması bu korkunç dışlanmayı açlığa dönüştürür. Tükeniş ve ölüm dayatılmaktadır.

Takım tutar gibi çocuksu ama cahillikle yüklü bir eğilimle Nazi destekçisi olan toplumun içinde insanlık ülküsü ve şiirle direnmektedir sürgün. Ama açlık ve yalnızlık umudu bile kemirmektedir.

***

Devlet eliyle yaratılan bir yalnızlığın romanı. Bu ele toplum da destek veriyor, yalnızlık büyüyor; eş dost arka çıkıyor, uçurum yükseliyor.
Çoğalmanın yolunu arıyor insan o koca ıssızlığın içinde ve her şey “her şeyi düzleştiren zamanın oyunu”na esir düşüyor. Tek gerçekliğin yalnızlık ve açlık olduğu bir düş bu..
Yalnızlığın en büyüğünü hatta bizzat kendisini devlet örer olanca varlığı, gücü ve acımasızlığıyla…

***

Uzun Bir Yalnızlığın Tarihçesi‘nde beni yazmışsın, beni anlatmışsın, yani bütün sürgünleri… Sürgünde yaşayanların hepsi bu kitapta kendini tanıyacak.

“Salt beni anlattığın için mi sevdim kitabını? Hayır… Acıla­rı çok şiirsel sunmuşsun, acılı sürgün anlatımını en iyi ve güzel verecek olan biçemi seçmişsin. Ne güzel, ne güzel…
“Hepsinden önemli olan, sürgünle geçen bir yalın yaşamın çok ustaca kurgulanması…”

Aziz Nesin

Kategoriler: ,

Kitap Bilgileri

Yazar:İrfan Yalçın
Hazırlayan:Özcan Özen
Kapak:Sevil Tarla
Sayfa Düzeni:Duru Su
ISBN:978-605-4906-46-8
Barkod:97860549060468
Dizi:Türkçe Edebiyat -16, roman - 10
Sayfa Sayısı:144 sf.
Boyutlar:12 x 19 cm.
Baskı Kalitesi:İki Renk, 80 gr, Enso
Basım Tarihi:Eylül 2017