Benzinden kurşunu arındırmıyorlar!
Çünkü benzinin içinde zaten kurşun yoktur. Aksine birileri benzinin içine kurşun katarak soluduğumuz havayı, suyumuzu, gıdalarımızı bilinen en korkunç zehirlerden biriyle, bir ağır metalle, çevremizden asla yok olmayacak kurşunla zehirlediler. Birileri salt çevreyi değil geçen yüzyılın başından beri atalarımızı, bizi ve çocuklarımızı zehirlediler. Üstelik benzine kurşun katılması hiç de gerekmediği halde.
“General Motors, Du Pont, Standard Oil”
Kurşunlu benzin macerasına atılanlar dünyayı ciddi boyutlarda kirletmek pahasına büyük kârlar elde ettiler.
Diğer taraftan da ürünlerinin zararlı olduğunu gösteren bariz kanıtların, bilimsel belirsizliğin arkasına saklanarak nasıl örtbas edilebileceğini göstererek, asbest, tütün, tarım ilaçları ve nükleer enerji sektörlerine ve 20. yüzyılın berbat özelliklere sahip diğer kurumsal aktörlerine kötü örnek oldular.
Bu sadece, çevrenin gereksiz yere tahrip edilmesine ilişkin ders kitaplarında verilen cinste bir örnek değildir.
Kurşun belası devam ettiği sürece, kurşunlu benzin hikâyesinin aynı zamanda bir eylem çağrısı olarak da okunması gerekir.
Bu kitap Amerika Birleşik Devletleri’nde yayınlanan The Nation dergisinde basılan ve Jamie Lincoln Kitman’ın kaleme aldığı The Secret History of Lead başlıklı uzun bir makalenin h2o kitap tarafından aynı başlıkla kitaplaştırılmasıyla oluşturulmuştur.
Arabanıza “kurşunsuz” benzin alıyorsunuz. Gönlünüz rahat değil mi? Ama aslında benzinden kurşunu arındırmıyorlar. Birilerinin düşünceli davranarak benzinde doğal yollarla oluşan kurşunu sizin için çıkardığını varsaymanız çok normal. Gelgelelim yanılıyorsunuz. Birileri koymadığı sürece benzinde kurşun zaten yoktur. Bu birileri de, bundan yaklaşık doksan yıl önce Amerika’nın önde gelen şirketlerinden başkası değildi; yani General Motors (GM), Du Pont ve (bugün Exxon olarak bilinen) Standard Oil-New Jersey. Bu şirketler bir araya geldiler ve sırf kârlarına kâr katmak maksadıyla bu meşhur zehri, kurşunu, benzinin içine kattılar.
Kattılar ve soluduğumuz havayı, suyumuzu, gıdalarımızı bilinen en korkunç zehirlerden biriyle, bir ağır metalle, çevreden asla yok olmayacak kurşunla zehirlediler. Birileri salt çevreyi değil geçen yüzyılın başından beri atalarımızı, bizi ve çocuklarımızı da zehirlediler.
Oysa otomobillerin çalışabilmesi için benzine kurşun katılmasını gerektirecek en küçük bir neden bulunmuyordu. Tabii benzine kurşun katma patentini alan bu şirketlerin bunu bir zorunluluk olarak pazarlayıp muazzam servetler elde etme planları dışında.
Peki, devlet kurumları ve bilimadamları neden bu faciaya dur demedi? Bu yüzden neden Nazilerle işbirliği yapıldı? Kâr etmenin milliyeti olur mu? Neden üçüncü dünya ülkelerinde ve diğer pek çok yerde kurşunlu benzin hâlâ satılmaktadır?
Endüstri devlerinin arşivlerinden ve ABD’nin devlet arşivlerinden elde edilen belgeler, yeni birçok akademik araştırma ve artık iyice mazide kalmış olan bu döneme ait kayıtların yanı sıra The Nation dergisi ve yazar Jamie Lincoln Kitman tarafından gerçekleştirilen düzinelerce röportaj bize, tarihin kara deliğine doğru sessizce ilerleyen bu kahredici ve alçakça girişilmiş ticari yatırımın, yani kurşunlu benzinin gerçek hikâyesini anlatıyor. Bu hikâyenin şimdi sil baştan anlatılması gerek.
Bu hikâyenin, aktörlerinin, sahnelenen oyunun bilinmesi gerek: Kim bilir belki de böylelikle genetiği değiştirilmiş gıdalardan ilaca, elektronik ürünlerden uzun ömürlü şarj edilebilir pillere kadar, satın aldığımız tüm ürünlerde aynı senaryosunun tekrarlanıp tekrarlanmadığını sorgulayabiliriz.